İcra Takibinin İptali
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu
Haciz yolu ile takip: Ödeme emri -Madde 168
İcra memuru senedin kambiyo senedi olduğunu ve vadesinin geldiğini görürse, borçluya senet sureti ile birlikte hemen bir ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrine şunlar yazılır:
1. Alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, takip talebine yazılması lazım gelen kayıtlar,
2. Borcun ve takip masraflarının on gün içinde ödeme emrinde yazılı olan icra dairesine ait banka hesabına ödenmesi ihtarı,
3. Takibin müstenidi olan senet kambiyo senedi vasfını haiz değilse, beş gün içinde icra mahkemesine şikayet etmesi lüzumu,
4. Takip müstenidi kambiyo senedindeki imza kendisine ait olmadığı iddiasında ise bunu beş gün içinde açıkça bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirmesi; aksi takdirde kambiyo senedindeki imzanın bu fasıl gereğince yapılacak icra takibinde kendisinden sadır sayılacağı ve imzasını haksız yere inkar ederse sözü edilen senede dayanan takip konusu alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahküm edileceği ve icra mahkemesin den itirazının kabulüne dair bir karar getirmediği takdirde cebri icraya devam olunacağı ihtarı.
5. Borçlu olmadığı veya borcun itfa edildiği veya mehil verildiği veya alacağın zaman aşımına uğradığı veya yetki itirazını sebepleri ile birlikte beş gün içinde icra mahkemesine bir dilekçe ile bildirerek icra mahkemesinden itirazın kabulüne dair bir karar getirmediği takdirde cebri icraya devam olunacağı ihtarı.
6. İtiraz edilmediği ve borç ödenmediği takdirde on gün içinde 74 üncü maddeye, itiraz edilip de reddedildiği takdirde ise üç gün içinde 75 inci maddeye göre mal beyanında bulunması ve bulunmazsa hapisle tazyik edileceği, mal beyanında bulunmaz veya hakikate aykırı beyanda bulunursa ayrıca hapisle cezalandırılacağı ihtarı.
Borca itiraz – Madde 169
Borçlu, 168 inci maddenin 5 numaralı bendine göre borca karşı yapacağı itirazını bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirir. Bu itiraz satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz.
İtirazın incelenmesi – Madde 169/a
İcra mahkemesi hâkimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hâkim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı hâlinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hâkimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir.
İcra mahkemesi hâkimi, borçlunun itiraz dilekçesine ekli olarak ibraz ettiği belgelerden borcun itfa veya imhal edildiği veya senedin metninden zamanaşımına uğradığı veya borçlunun borçlu olmadığı yahut icra dairesinin yetkili olmadığı kanaatine varırsa, daha evvel itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir.
Borçlunun ibraz ettiği belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse, icra mahkemesi hakimi, 68/a maddesindeki usule göre yapacağı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde, borçlunun itirazının kabulüne karar verir ve alacaklıyı, sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Alacaklı birinci fıkra gereğince çağrıldığı duruşmaya gelmediği takdirde icra mahkemesi hakimi alacağın itiraz edilen kısmı için icranın muvakkaten durdurulmasına karar verir. Bunun üzerine alacaklı en geç altı ay içinde icra mahkemesi önünde duruşma talep ederek makbuz altındaki imzanın kendisine ait olmadığını ispat etmek suretiyle, takibin devamına karar alabilir. İcra mahkemesi, imzanın alacaklıya ait olmadığına karar verirse borçluyu, sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder.
İcra hakimi, borçlunun zamanaşımı itirazını alacaklının ibraz ettiği kambiyo senedindeki tarihe göre varit görür ve alacaklı da zamanaşımının kesildiğini veya tatil edildiğini resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat edemezse, itirazın kabulüne; aksi halde reddine karar verir.
İtirazın kabulü kararı ile takip durur. Alacaklının genel hükümlere göre dava açmak hakkı mahfuzdur. Alacaklı, genel mahkemede dava açarsa, inkar tazminatı ve para cezasının tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve bu davayı kazanırsa hakkında verilmiş olan inkar tazminatı ve para cezası kalkar.
Borçlunun itirazının icra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü hâlinde kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere; takip muvakkaten durdurulmuş ise bu itirazın reddi hâlinde borçlu, diğer tarafın isteği üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar.
İtirazın reddi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması, hiçbir icra muamelesini durdurmaz. Şu kadar ki, borçlu 33 üncü maddenin üçüncü fıkrasına göre teminat gösterirse icra durur.
Borçlunun kambiyo hukuku bakımından şikayeti – Madde 170/a
Borçlu, alacaklının bu fasıl hükümlerine göre takip hakkı olmadığını 168 inci maddenin 3 üncü bendine göre şikayet yolu ile ileri sürebilir.
İcra mahkemesi müddetinde yapılan şikayet veya itiraz dolayısıyle, usulü dairesinde kendisine intikal eden işlerde takibin müstenidi olan kambiyo senedinin bu vasfı haiz olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip bulunmadığı hususlarını re’sen nazara alarak bu fasla göre yapılan takibi iptal edebilir.
Her ne suretle olursa olsun, imza inkarı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz.
İcra Takibinin İptali: Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile Takipte İtirazın İncelenmesi Duruşmalı mı Yapılır
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/12-333 Karar No: 2019/416 Karar Tarihi: 09.04.2019
Özet: İcra müdürü takip talebi üzerine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 168. maddesinin 1. fıkrası kapsamında senetten anlaşılmayan bir hususu inceleyemeyeceğinden ve borçlular icra mahkemesine başvurusunda icra müdürünün takip hukuku kurallarına aykırı davrandığını ileri sürmediğinden, borçluların icra mahkemesine başvurusu şikayet mahiyetinde değildir. Borçlular talebini şikayet olarak nitelendirip İcra ve İflas Kanunu’nun 170/a. maddesinin 2. fıkrasının uygulanmasını talep etmiş ise de hukuki nitelendirme hakime aittir. Borçlular tarafından ileri sürülen maddi vakıa, kambiyo senedi vasfını haiz olan senedin 21.09.2012 tarihli sözleşmenin (ayrı bir belge) teminatı olarak verildiğine ilişkin olduğuna göre talep İcra ve İflas Kanunu’nun 168. maddesinin 5. fıkrası ile 169. maddesi kapsamında borca itirazın konusu olup, itiraz aynı Kanunun 169/a. maddesine göre duruşmalı olarak incelenmelidir.
(2004 S. K. m. 16, 18, 50, 168, 169, 170) (6102 S. K. m. 776, 777)
Taraflar arasındaki takibin iptali talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda Çorum İcra (Hukuk) Mahkemesince istemin reddine dair verilen 25.02.2014 tarihli ve 2014/119 E., 2014/123 K. sayılı karar, borçlular tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 29.05.2014 tarihli ve 2014/12083 E., 2014/15419 K. sayılı kararı ile;
“…Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe karşı, borçlunun icra mahkemesine başvurarak, takip dayanağı senedin teminat senedi olduğunu, takibin ve örnek 10 ödeme emrinin iptal edilip örnek 7 ödeme emri gönderilmesi talebini ileri sürdüğü, mahkemece istemin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 169/a-1. maddesinde; “İcra hakimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hakim duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, borçlunun icra mahkemesine başvurusu 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 168/5. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, itirazın incelenmesi aynı kanunun 169/a maddesi gereğince duruşmalı olarak yapılmalıdır. Bu nedenle, mahkemece, borca itiraz hakkında duruşma açılıp, taraf teşkili sağlandıktan ve tarafların iddia ve delilleri toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, evrak üzerinde ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan icra takibinin iptali istemine ilişkindir.
Borçlular; takip dayanağı senedin alacaklıya kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiğini ayrıca kredi sözleşmesinin ipotekle teminat altına alındığını, takibe dayanak senet kayıtsız ve şartsız borç ikrarı içermediğinden 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 170/a maddesi gereğince takibin ve ödeme emrinin iptali gerektiğini, kredi sözleşmesinin tarihi ile senedin tanzim tarihinin aynı olduğunu ileri sürerek, takip dayanağı senet teminat senedi olduğundan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapılamayacağından icra dosyasının iptaline, durdurulmasına, taraflarına gönderilen Örnek 10 nolu ödeme emrinin iptal edilip yasal yol olan Örnek 7 nolu ödeme emri gönderilmesi hususunda evrak üzerinden karar verilmesini talep etmişlerdir.
Yerel Mahkemece; Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve görüşüne göre, bir senedin teminat senedi vasfını taşıyabilmesi için ya senet üzerinde neden teminat verildiği ayrıntılı olarak belirtileceği ya da ayrı bir belge ile söz konusu senedin teminat senedi olduğunun belirleneceği, aksi halde senedin teminat senedi vasfını taşımayacağı, bu nedenledir ki; teminat senedi vasfını taşımayan senedin bono niteliğinde olacağı ve kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip konusu edilebileceği, senette ya da başka bir belge ile teminatın ne için verildiğinin belirlenmesi durumunda teminat senedinin kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine konu edilemeyeceği, genel haciz yolu ile takip yapılabileceği ya da bir alacak davasına konu edilebileceği, somut olayda takip dayanağı belgenin kambiyo senedi vasfında olduğu, takip alacaklısı ve takip borçlusu arasında ipotekli bir borç ilişkisi mevcut bulunsa da alacaklının tahsilde tekerrüre meydan vermemek kaydı ile isterse bonoyu kambiyo senetlerine mahsus takip yolu ile takipte icra takibine konu edebileceği veya ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatabileceği, aradaki kredi borcu ilişkisinin münhasıran takip dayanağı belgeyi kambiyo senedi olmaktan çıkarmayacağı gerekçesiyle evrak üzerinden istemin reddine karar verilmiştir.
Borçluların temyiz itirazları üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; dava dilekçesinde ileri sürülen sebeplerin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 169/a-1 maddesi kapsamında değil, 170/a maddesi kapsamında olduğu, tarafların hukuki sebeplerin (icra takibindeki dayanak belge ve dava dilekçesi ekindeki bütün sözleşme ve belgeler) paralel olduğu, mahkemenin 2014/117 Esas, 2014/122 Karar ve 2014/132 Esas sayılı dosyalarında evrak üzerinden karar verilip onanmış olması karşısında, bu durumun hukuka duyulan güveni de zedeleyeceği, bu hususta yeknesaklığı sağlamaya dönük daha fazla dikkat ve hassasiyet gösterilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı borçlular tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçluların başvurusunun, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 169/a maddesi kapsamında borca itiraz mı, yoksa 170/a maddesi kapsamında kambiyo şikayeti mahiyetinde mi olduğu, burada varılacak sonuca göre istemin duruşmalı olarak incelenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle icra hukukunda şikayet ve itiraz yollarının açıklanması gerekir.
İcra ve iflas daireleri, cebri icranın yürütülmesinde birinci derecede görevlidir. Bu dairelerde çalışan icra ve iflas memurlarına çok önemli görevler ve yetkiler verilmiştir. Kendilerine geniş yetkiler verilmiş olan icra ve iflas memurlarının, bu yetkilerini kötüye kullanmasını önlemek için bir denetime tabi tutulması gereği açıktır. Bu amaçla icra ve iflas dairelerinin işlemlerinin denetlenmesi için bu dairelerin üzerinde icra mahkemeleri kurulmuş ve bu dairelerde çalışan memurların işlemlerine karşı şikayet yolu kabul edilmiştir. Şayet icra ve iflas dairesi görevini kanuna uygun olarak veya zamanında yerine getirmez, hakkın yerine getirilmesini sebepsiz sürüncemede bırakır veya takdir yetkisini olaya uygun şekilde kullanmaz ise, bundan zarar gören ilgililer, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 16. maddesine göre icra mahkemesine şikayet yoluna başvurabilirler.
Şikayet, icra ve iflas hukukunda düzenlenmiş, kendisine özgü hukuki bir çaredir. Şikayet kendisine özgü bir yol olup bir dava ve gerçek anlamda bir kanun yolu değildir. Şikayet, icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna veya olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesini ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukuki bir çaredir (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Özkan, M.S./Özekes, M.:İcra ve İflas Hukuku, 11. Bası, Ankara, 2013, s.125 vd.).
Şikayetin konusu, icra ve iflas dairelerinin yapmış oldukları işlemlerdir. İcra dairesinin işleminden maksat, somut olay karşısında icra dairesinin davranış biçimidir. İşlemin, şikayete konu olabilmesi için mutlaka memurun olumlu bir davranışının olması gerekmez. İcra memurunun yapması gereken bir işlemi yapmaması veya ihmal etmesi, sürüncemede bırakması durumunda da bu olumsuz davranışı şikayet konusu olabilir. Bir muamelenin şikayet konusu olabilmesi için, şikayet edenin mutlaka zarar görmesi gerekmediği gibi, icra organının kusurlu olması da gerekmez.
Şikayet konusu işlem, icra veya iflas dairesince yapılmış olmalıdır. Yani yalnız icra (ve iflas) dairesinin işlemlerine karşı icra mahkemesine şikayette bulunulabilir. İcra (ve iflas) dairesinden başka organların işlemlerine karşı icra mahkemesine şikayette bulunulamaz. Yalnız kanunun açıkça öngördüğü hallerde, icra (ve iflas) dairelerinden başka organların işlemlerine karşı da şikayet yoluna başvurulabilir (Kuru, B: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı , Ankara 2013, s. 104).
Şikayet, icra mahkemesince incelenir ve karara bağlanır. İcra mahkemesinin şikayeti inceleyebilmesi için kendisine talepte bulunulması gerekir. Ancak şikayetin kamu düzenine aykırı olması halinde, başka bir sebeple kendisine dosya ulaşan icra mahkemesi, icra memurunun işlemindeki kamu düzenine aykırılığı kendiliğinden nazara alabilir ve işlemi iptal edebilir.
Şikayet ile itiraz arasında önemli farklar vardır. Şikayet takip hukukunu ilgilendirir ve bununla icra ve iflas memurunun takip hukukuna ilişkin hükümleri uygulamadığı veya yanlış uyguladığı ileri sürülür. İtiraz ise alacağa karşı ve dolayısıyla maddi hukuk hükümlerine dayanmaktadır. Örneğin alacağın mevcut olmadığı, hükümsüz olduğu, alacağın alacaklının talep ettiği miktarda olmadığı, takas gibi bir sebeple ileri sürülür (Pekcanıtez, H.: İcra-İflas Hukukunda Şikayet, Ankara 1986, s. 26). İcra müdürünün kendiliğinden gözetmesi gereken hususlar dışında kalan takip hukukuna ilişkin sebepler itiraz sebebi oluşturur (örneğin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 50. maddesinde düzenlenen yetki itirazı).
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte, dayanak belgenin kambiyo senedi niteliğinde olup olmadığını ve alacaklının kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip hakkı bulunup bulunmadığını icra müdürü kendiliğinden incelemekle yükümlüdür. Bu iki husus 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 168. maddesinin 3. fıkrası ve 170/a maddesinin birinci fıkrasında ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 günlük sürede ileri sürülmesi gereken özel şikayet hali olarak düzenlenmiştir.
Borçlu ödeme emri tebliğinden itibaren 5 gün içinde icra mahkemesine başvurarak, takibe dayanak senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı veya alacaklının kambiyo senetlerine özgü takip yapma hakkı olmadığı halde kendisine bu takibe özgü Örnek 10 nolu ödeme emri gönderildiğini ileri sürerek takibin iptalini talep edebilir. İcra ve İflas Kanunu’nun 170/a maddesinin 2. fıkrasına göre süresinde yapılmak kaydıyla borçlu tarafından başka bir şikayet veya itirazda bulunulması ile yukarıda anılan iki husus icra mahkemesince kendiliğinden ve öncelikle dikkate alınır. Bu inceleme sonucunda icra mahkemesi takip dayanağı senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku gereğince takip hakkına sahip bulunmadığı kanısına varır ise icra takibinin iptaline karar verir. Ancak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 170/a maddesinin son fıkrasına göre her ne suretle olursa olsun imza inkarı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz.
Borçlu, İcra ve İflas Kanunu’nun 170/a maddesinde yazılı ödeme emri tebliğinden itibaren 5 günlük süreye tabi özel şikayet halleri dışındaki şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesine göre icra mahkemesinde ileri sürebilir. Takip konusu bono veya poliçenin vadesi gelmemiş olduğu halde icra müdürü İİK’nın 168. maddesinin 1. fıkrası hükmüne aykırı olarak borçluya kambiyo takibine özgü Örnek 10 nolu ödeme emri gönderir ise borçlu 7 gün içinde icra mahkemesinde şikayette bulunarak takibin iptaline karar verilmesini talep edebilir.
Şikayet bir dava olmadığı halde incelemesi, İcra ve İflas Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca basit yargılama usulüne göre yapılır. İcra ve İflas Kanunu’nun 18. maddesine göre icra mahkemesi kanunda açık hüküm bulunmayan hallerde duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder.
Bu durumda, yukarıdaki anılan yasal düzenlemeler ve açıklamalardan anlaşılacağı üzere, icra müdürü öncelikle senedin kambiyo vasfı bulunup bulunmadığını incelemekle görevli olup, takip dayanağı belgenin kambiyo senedi vasfını haiz olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 776. maddesine göre bononun senet metninde “bono” veya “emre yazılı senet” kelimesi ve senet Türkçe’den başka bir dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelime, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadi, vade, ödeme yeri, kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adı, düzenlenme tarihi ve yeri ile düzenleyenin imzası bulunmalıdır.
Bu çerçevede belirlilik (muayyenlik) kambiyo senetlerinin temel unsurlarından biridir. Tedavül kabiliyeti de dikkate alındığında bononun bütün unsurlarının açık, net, yoruma elverişli olmayacak biçimde belirgin olması gerekir. Öztan’ın da ifade ettiği gibi poliçe ve bono keşidesi “şart kabul etmeyen” bir işlemdir (Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2. b., Ankara 1997, s.451). Nitekim Türk Ticaret Kanunu’nun 777. maddesi zorunlu unsurları taşımayan senedin bono niteliğinde olmadığını belirttikten sonra vade, keşide ve ödeme yeri konusunda da yedek hukuk kuralı getirerek oluşabilecek boşlukları doldurmuş ve belirlilik ilkesini bu şekilde desteklemiştir. Bedel, faiz, protestodan muafiyet ve yetki şartı gibi kayıtların konulması kabul edilmekte ise de illetten mücerretlik veya muayyenlik vasfını ortadan kaldıran kayıtların bono üzerine konması, onun kambiyo senedi vasfını ortadan kaldırır. Bonoda teminat kaydı varsa da neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu ibare bononun mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte ödeme emrine itiraz icra mahkemesine yapılır (m. 168/4 ve 5; m.169; m.170/1). Borçlunun icra mahkemesine yaptığı itiraz, borçlunun borcu olup olmadığının ilamsız icra prosedürü içinde tespit edilmesine yarayan bir yoldur. İmzaya itiraz dışındaki bütün itirazlara borca itiraz denir; borcun mevcut olmadığı, ödendiği, ertelendiği, zamanaşımına uğradığı, takas, faiz oranına itiraz, yetki itirazı ve takibin mükerrer olduğu gibi (B. Kuru, s. 778, 783).
Somut olayda takibe dayanak senedin üzerinde teminata ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 776. maddesine göre kambiyo senedi vasfını haiz olduğu, icra müdürünün İcra ve İflas Kanunu’nun 167. maddesinin 1. fıkrası ile 168. maddesinin 1. fıkrasına uygun olarak borçlulara kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe ilişkin ödeme emri (Örnek 10 nolu ödeme emri) gönderdiği, borçluların ödeme emrine karşı icra mahkemesine süresi içinde verdiği dilekçelerinde, takibe konu bononun taraflar arasında düzenlenen 21.09.2012 tarihli sözleşmenin teminatı olarak sözleşme ile birlikte verilen teminat bonosu olduğunu ileri sürerek, kayıtsız şartsız borç ikrarı içermediğinden 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 170/a maddesinin 2. fıkrası uyarınca icra dosyasının iptaline, ödeme emrinin iptal edilip Örnek 7 nolu ödeme emri gönderilmesine karar verilmesini talep ettikleri görülmektedir.
Borçlunun takibe konu bononun teminat bonosu olduğu şeklindeki beyanı borca itiraz niteliğindedir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku 2.C. İstanbul 1997, s. 1715).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 119. maddesi de dava sebebi olarak hukuki sebepleri değil maddi vakıaları esas almıştır. İcra mahkemesi tarafların dilekçelerinde ileri sürdükleri maddi vakıalarla bağlıdır; ancak başvuranın bu bağlamda yapmış olduğu hukuksal nitelendirmelerle bağlı değildir.
Tarafların ileri sürmüş olduğu maddi vakıaların hukuki nitelendirmesini yapmak yani somut olay ya da ilişki bağlamında işlerlik kazanacak hukuk kurallarını araştırıp bulup uygulamasını gerçekleştirmek, hakim tarafından kendiliğinden yerine getirilmesi gereken bir görevdir (HMK md.33).
Somut olaya uygulanacak olan hukuk kuralları, dava sebebinden tümüyle farklı bir kavram olan hukuki sebebi oluşturur (Tanrıver, S.; Medeni Usul Hukuku C. 1. Ankara 2016, s. 480-483).
Bu durumda, icra müdürü takip talebi üzerine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 168. maddesinin 1. fıkrası kapsamında senetten anlaşılmayan bir hususu inceleyemeyeceğinden ve borçlular icra mahkemesine başvurusunda icra müdürünün takip hukuku kurallarına aykırı davrandığını ileri sürmediğinden, borçluların icra mahkemesine başvurusu şikayet mahiyetinde değildir. Borçlular talebini şikayet olarak nitelendirip İcra ve İflas Kanunu’nun 170/a. maddesinin 2. fıkrasının uygulanmasını talep etmiş ise de hukuki nitelendirme hakime aittir. Borçlular tarafından ileri sürülen maddi vakıa, kambiyo senedi vasfını haiz olan senedin 21.09.2012 tarihli sözleşmenin (ayrı bir belge) teminatı olarak verildiğine ilişkin olduğuna göre talep 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 168. maddesinin 5. fıkrası ile 169. maddesi kapsamında borca itirazın konusu olup, itiraz aynı Kanunun 169/a. maddesine göre duruşmalı olarak incelenmelidir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, borçluların iddiasının kişisel def’i niteliğinde olduğu, bu hususun alacaklı bankaya karşı ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle, mahkeme kararının değişik gerekçe ile onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara iadesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.04.2019 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
İcra ve iflas uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için alanında yetkin bir avukattan hukuki yardım alınması oldukça önemlidir. Dava sürecinde güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Alanında yetkin Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, tasarrufun iptali, itirazın iptali, istirdat davası, istihkak davası, menfi tespit davası, ihtiyati haciz başta olmak üzere her türlü icra ve iflas hukuku uyuşmazlıklarında taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Kayseri icra avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan icra ve iflas süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.