İhalenin Feshi İstemi
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu
İhalenin neticesi ve feshi – Madde 134
İcra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı o taşınmazın mülkiyetini iktisap etmiş olur. İhale kesinleşinceye kadar taşınmazın ne şekilde muhafaza ve idare edileceği icra dairesi tarafından kararlaştırılır. İhale alıcısının talebi üzerine icra dairesi, satışı yapılan taşınmazda kira sözleşmesine bağlı olarak oturan kişiye kira bedelini, diğer hâllerde ise taşınmazı kullanan kişiye bilirkişi marifetiyle tespit edilen aylık kullanım bedelini icra dairesine yatırmasını emreder. İlgili, ihtara rağmen kirayı veya belirlenen bedeli icra dairesine yatırmazsa hakkında 356 ncı madde hükmü kıyasen uygulanır. Bu şekilde depo edilen bedel, ihalenin sonucuna göre hak sahibine ödenir.
İhalenin feshini, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 281 inci maddesinde yazılı sebepler de dâhil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikâyet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul ediliri
Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebi, ihale bedeli üzerinden nispi harca tabidir. Bu harcın yarısı talepte bulunulurken peşin olarak yatırılmak zorundadır. Talebin kabulü hâlinde bu harç başka bir kimseye yüklenmez ve istem hâlinde iade edilir. Talebin reddi hâlinde ise alınan bu harç iade edilmez ve harcın kalan kısmı ihalenin feshini isteyenden tahsil edilir.
Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebinde, talepte bulunulurken, ilgili kişilerin muhtemel zararına karşılık olmak üzere ihale bedelinin yüzde beşi oranında teminat gösterilmesi şarttır. Talebin reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren bir ay içinde genel hükümlere göre tazminat davasının açılmaması hâlinde hükmedilen para cezasının 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca tahsili için durum mahkemece tahsil dairesine bildirilir. Tahsil dairesi alınan teminattan, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde para cezasını tahsil etmezse talep hâlinde teminat ilgilisine iade edilir.
İhalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesi talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı verir. Ancak ihalenin feshi talebinin usulden reddi gereken hâllerde duruşma yapılmadan da karar verilebilir. İcra mahkemesi;
1. Satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler dışında kalan kişilerce talep edilmesi nedeniyle,
2. Satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişiler bakımından feragat nedeniyle,
3. İşin esasına girerek,
talebin reddine karar verirse ihalenin feshini talep edeni feshi istenen ihale bedelinin yüzde onuna kadar para cezasına mahkûm eder.
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, beşinci fıkrada yer alan oran yüzde yirmi olarak uygulanır.
İhalenin feshine ilişkin şikâyet görevsiz veya yetkisiz icra mahkemesi veya mahkemeye yapılırsa, icra mahkemesi veya mahkeme evrak üzerinde inceleme yaparak başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde görevsizlik veya yetkisizlik kararı verir ve masrafını gider avansından karşılamak suretiyle dosyayı resen görevli veya yetkili icra mahkemesine gönderir. Bu kararlar kesindir.
Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhâl veya 130 uncu maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadırlar. İcra müdürü, ödenen ihale bedeli ile ilgili olarak, ihalenin feshine yönelik şikâyet sonucunda verilecek karar kesinleşinceye kadar para bankalarda nemalandırılır. İhalenin feshine ilişkin şikâyetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödenir.
İhale kesinleşmedikçe ve ihale konusu mal alıcıya teslim edilmedikçe veya teslime hazır hâle getirilmedikçe ihale bedeli alacaklılara ödenmez. İhale konusu malın teslim edilemeyeceği veya teslime hazır hale getirilemeyeceği durumlarda ihale icra müdürü tarafından iptal olunarak ihale bedeli alıcısına ödenir.
Satış ilanı tebliğ edilmemiş veya satılan malın esaslı vasıflarındaki hataya veya ihalede fesada bilahare vakıf olunmuşsa şikayet müddeti ıttıla tarihinden başlar. Şu kadar ki, bu müddet ihalenin yapıldığına ilişkin kararın elektronik satış portalında ilan edildiği tarihten itibaren bir seneyi geçemez.
İhalenin feshini şikayet yolu ile talep eden ilgili, vakı yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur.
Tescil için tapu idaresine yapılacak tebligat, şikayet için muayyen müddetin geçmesinden veya şikayet edilmişse şikayeti neticelendiren kararın kesinleşmesinden sonra yapılır.
Taşınmaz davalarında hükümlerin tapu sicil dairesine tebliği -Madde 28
Taşınmaz davalarında davacının lehine hüküm verildiği takdirde mahkeme davacının talebine hacet kalmaksızın hükmün tefhimi ile beraber hulasasını tapu sicili dairesine bildirir. İlgili daire bu ciheti hükmolunan taşınmazın kaydına şerh verir. Bu şerh, Türk Medeni Kanununun 1010 uncu maddesinin ikinci fıkrası hükmüne tâbidir.
Taşınmaz davası üzerine verilen karar ileride davacının aleyhine kesinleşirse mahkeme, derhal bu hükmün hulasasını da tapu sicili dairesine bildirir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması: Tescil – Madde 705
Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.
İhalenin Feshi İstemi: Tapu Sicilinde Haciz Şerhi Koyduran Şikayetçi "Tapu Sicilindeki İlgili" Sayılabilir mi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/77 Karar No: 2019/790 Karar Tarihi: 25.06.2019
Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki ihalenin feshi talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda Büyükçekmece 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikayetin kabulüne ve Büyükçekmece 3. İcra Dairesinin 2011/5708 talimat sayılı dosyasında yapılan 22.06.2015 tarihli satışın iptaline dair verilen 14.10.2015 tarihli ve 2015/645 E., 2015/959 K. sayılı karar, alacaklı vekili, ihale alıcısı ve katılma yoluyla şikâyetçi vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 21.12.2015 tarihli ve 2015/29919 E., 2015/32309 K. sayılı kararı ile;
“…Şikayette bulunan …, sair fesih nedenlerinin yanı sıra, ihalesi yapılan ve ½ hissesi takip borçlusu (satış vaadi sözleşmesi borçlusu) A. Arslan adına kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmazın, 1/24 hissesine ilişkin olarak açtığı tapu iptali ve tescil davasının kabulüne ilişkin mahkeme kararının, ihale tarihi olan 22/06/2014 tarihinden önce 07/03/2014 tarihinde kesinleştiğini ve dolayısıyla taşınmazın mülkiyetinin tescilden önce uhdesine geçtiğini belirterek ihalenin feshi talebinde bulunmuş, mahkemece istemin kabulü ile ihalenin feshine karar verildiği görülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, şikayetçi üçüncü kişinin, ihaleye konu taşınmaz hakkında açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasında, şikayetçi lehine karar verildiği görülmektedir. Dolayısıyla, şikayetçinin, mahcuz taşınmazın kendisine ait olduğunu iddia ederek icra mahkemesine başvurmasında hukuki yararı vardır. Ancak şikayet tarihi olan 29.06.2015 itibariyle, taşınmaz, henüz şikayetçi üçüncü kişi lehine tapuya tescil edilmediğinden 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 705/2. maddesi uyarınca şikayet hakkı bulunmamaktadır. Bir başka deyişle, şikayetçinin mülkiyet hakkı, henüz tapu kütüğüne tescil edilmemiş olduğundan, icra mahkemesine başvurarak tasarruf işlemi niteliğindeki ihalenin feshi davasını açamaz.
Bu durumda mahkemece, şikayetçinin ihalenin feshi isteminin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, istemin kabulü ile ihalenin feshi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, ihalenin feshine ilişkindir.
Şikâyetçi vekili; müvekkilinin Büyükçekmece Noterliğinde resen düzenlenen 01.10.1990 tarihli ve 16559 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesi ile ihale konusu taşınmazı 1/2 hisse sahibi A. Arslan’dan (icra takip borçlusu) satın aldığını, müvekkiline taşınmazın tapu devri yapılmadığından satış vaadinde bulunan Ayfer Aslan aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davasında yapılan yargılama sonunda Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.2014 tarihli ve 2012/757 E., 2014/39 K. sayılı kararıyla A. Arslan’a olan hissenin 1/24 hissesi iptal ederek müvekkili adına tapuya tesciline karar verildiğini ve kararın 11.04.2014 (07.03.2014) tarihinde kesinleştiğini, haciz şerhinden önce müvekkilinin ayni hak sahibi olduğunu, kesinleşmiş mahkeme kararı olduğu halde satışın yapıldığını, takip alacaklısının talebiyle konan haciz tarihinin 05.09.2011 olduğunu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 150/e. (106-110) maddesi gereğince takibin, dolayısıyla satışın da düşüp düşmediğinin mahkemece değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek 22.06.2015 tarihli taşınmaz ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir
Alacaklı vekili; icra takip dosyasında kısmi temlik yapılan alacaklılara karşı dava açılmadığından diğer alacaklılar yönünden ihalenin kesinleştiğini, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin ayni değil şahsi hak doğurduğunu, tapuya şerh verilmeyen bu hakkın müvekkillerine karşı ileri sürülemeyeceğini, taşınmazın son durum tapu kaydında Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/757 E., 2014/39 K. sayılı dosyasından dolayı herhangi bir ayni hakkın varlığına rastlanmadığını, şartnamede Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/757 E., sayılı dosyasında tapu kaydına ihtiyati tedbir konulduğunun belirtildiğini, ihtiyati tedbirlerin rızai satışları önlemek amacıyla verilen kararlar olduğunu ve cebri satışa engel olmadıklarını beyan ederek şikâyetin reddi ile %30’dan aşağı olmamak üzere şikâyetçi aleyhine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İhale alıcısı; Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/757 E., 2014/39 K. sayılı kararında taşınmazın hacizlerden ari olarak tescil edilmesine dair bir karar verilmediğinden haczin borçlunun hissesi üzerinde devam edeceğini, genel mahkemede haczin fekki davasının açılması gerektiğini, şikâyetçinin iyi niyetli olmadığını, tapuda herhangi bir işlem yaptırmadıklarını beyan ederek şikâyetin reddi ile şikâyetçi aleyhine %30 oranında tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece; ihale tarihi olan 22.06.2015 tarihinde ihaleye konu taşınmazın Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/757 E., 2014/39 K. sayılı kararı ile şikâyetçi … lehine tesciline karar verilip, bu kararın 07.03.2014 tarihinde kesinleştiği, mahkemece 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 28. maddesi şerhinin tapu sicil müdürlüğüne yazılmasına karar verildiği, ancak İcra ve İflas Kanunu’nun 28. maddesindeki amir hükme muhalefet edilerek tapu sicil müdürlüğünün kayıtlarında İcra ve İflas Kanunu’nun 28. maddesi şerhinin gözükmediği, hiç kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak iktisap edemeyeceği gibi üçüncü bir kişinin kusurundan dolayı hak kaybına da düçar olamayacağı, İcra ve İflas Kanunu’nun 28. maddesine göre tapuya bildirilen şerhlerin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 1010. maddesinin 2. fıkrası hükümlerine tabi olup, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan hak sahibi olanlara karşı da ileri sürülebileceği, ihale tarihinde şekli ve maddi anlamda kesin hüküm oluşturan mahkeme kararına göre taşınmazın mülkiyetinin şikâyetçi …’a geçtiği ve Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesine göre mülkiyetin tescilden önce kazanıldığı, tapuya tescilin kurucu değil açıklayıcı mahiyette olduğu, ihale tarihinden önce mahkeme kararıyla 3. kişi olan … adına tesciline karar verilip mülkiyetin geçtiği, takip borçlusu A. Arslan’ın sadece şekli malik olduğu, tapu kayıtlarında 3. kişinin isminin tescil edilmemesinin onun bakımından hak kaybına sebep olmayacağı, tapu kayıtlarında İcra ve İflas Kanunu’nun 28. maddesi gereğince şerhin bulunmamasının da mahkeme kararıyla mülkiyeti iktisap eden …’ın mülkiyet hakkına halel getirmeyeceği, dolayısıyla ihale tarihinden önce şekli ve maddi anlamda ihaleye konu taşınmazın mülkiyetini mahkeme kararı ile iktisap eden …’ın mülkiyet hakkının korunması gerektiği ve bu hususun doğrudan mülkiyet hakkının özüne aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle şikâyetin kabulüne ve Büyükçekmece 3. İcra Dairesinin 2011/5708 talimat sayılı dosyasında yapılan 22.06.2015 tarihli satışın iptaline (ihalenin feshine) karar verilmiştir.
Alacaklı vekilinin, ihale alıcısının ve katılma yoluyla şikâyetçi vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 705. maddesine göre tescilsiz iktisap hâllerinde, mülkiyet hakkının muhafaza, zilyetlik, idare ve tescilinin sağlanmasına hizmet eden işlemlerin yasak tasarruf işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, açıklayıcı mahiyette olan tescilin devir ve temliki tasarruflara engel olduğu, İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesi kapsamında tapuda şeklen ilgili görünmemesine karşın ayni nitelikteki mülkiyet hakkına dayanan kişinin ihalenin feshini talep edebileceğinin kabulü gerektiği, mahkeme hükmü ile taşınmazın mülkiyetini iktisap eden kişinin borçlunun yani taşınmazın önceki malikinin halefi sıfatıyla ihalenin feshini talep edebileceği, İcra ve İflas Kanunu’nun 28. maddesine göre tapuya bildirilen şerhlerin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 1010. maddesinin 2. fıkrasındaki hükümlere tabi olup şerh verilmekle taşınmazın sonraki hak sahiplerine karşı ileri sürülebileceği, mahkeme hükmü ile taşınmazın mülkiyetini iktisap eden şikâyetçinin mülkiyet hakkının tesciline hizmet eden şikâyet niteliğindeki ihalenin feshini talep edebileceği, ihalenin feshi isteminin mülkiyeti devir, temlik, sınırlama ya da hakkın özünü tüketen bir tasarruf işlemi olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı alacaklı vekili ve ihale alıcısı tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 705. maddesinin 2. fıkrası kapsamında ihalenin feshi isteminin tasarruf işlemi olup olmadığı ve ihale tarihinden önce tapu iptali ve tescile ilişkin mahkeme kararı ile ihale konusu taşınmazın maliklerinden olan şikâyetçi lehine tapuda tescil işlemi yapılmaması nedeniyle şikâyetçinin ihalenin feshini istemekte aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca göre ihalenin feshine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda yer alan şikâyetin açıklanması gerekmektedir.
Şikâyet 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 16, 17 ve 18. maddelerinde düzenlenmiştir. Şikâyet icra ve iflas dairelerinin, kanuna aykırı olan veya hadiseye uygun bulunmayan işlemlerinin iptali veya düzeltilmesi veya yerine getirilmeyen veya sebepsiz sürüncemede bırakılan bir hakkın yerine getirilmesi için icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış kendine özgü bir kanun yoludur (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 103). Şikâyeti medeni usul hukukunda yer alan hiçbir dava çeşidi içine sokmak mümkün değildir (Pekcanıtez, H./ Simil, C.: İcra ve İflas Hukukunda Şikâyet 2. B., İstanbul 2017, s. 49). Şikâyet konusunu idari işlemler oluşturduğundan, şikâyet medeni usul hukuku anlamında bir dava değildir. Şikâyette kişiler arasında uyuşmazlık yoktur. Şikâyet ile icra ve iflas memurlarının işlemlerinin kanuna veya olaya aykırılığı ileri sürülür. Takibin esasını oluşturan uyuşmazlığın maddi hukuk açısından incelenmesi ve bunun hakkında karar verilmesi şikâyette mümkün değildir. Şikâyete konu işlemin iptalini talep eden kişinin takibin diğer taraflarına karşı ileri sürebileceği bir sübjektif hakkı yoktur. Medeni usul hukukundaki davada davacı ve davalı olmak üzere iki taraf yer alır. Davanın konusunu tarafların sübjektif hakları oluşturur. Örneğin eda davası söz konusu ise dava kabul edildiğinde davalı bir şeye mahkûm edilir. Şikâyet hakkında verilen kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Dava sonunda verilen kararla ise kesin hüküm teşkil eder ve aynı konuda ve aynı taraflar arasında yeniden dava açılamaz. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 16. maddesine göre icra ve iflas dairesi işlemlerine karşı şikâyet yoluna ancak kanunun çözümünü mahkemeye bırakmadığı konularda (örneğin İcra ve İflas Kanunu’nun 142. maddesi uyarınca sıra cetveline itiraz davası) gidilebilir. Kanun koyucunun bazı hallerde şikâyet yolunu kapalı tutmasının nedeni, takibe bağlı maddi hukuka ilişkin sorunların mahkemelere bırakılması düşüncesidir (Pekcanıtez,, şikâyet, s.31).
İcra ve İflas Kanunu’nda şikâyet hakkı olan kişiler genel olarak düzenlenmemiştir. Ancak bu durumun herkesin şikâyet hakkına sahip olacağı anlamına gelmez. Hukuki yararı bulunmak şartı ile takip alacaklısı, borçlusu ve üçüncü kişiler şikâyet hakkına sahiptir.
Şikâyet hakkının ileri sürülebilmesi için şikâyet ehliyeti ve hukuki yararın bulunması gereklidir. Şikâyet ehliyeti usul hukukunda olduğu gibi taraf ve şikâyet ehliyeti olarak ikiye ayırmak mümkündür. Taraf ehliyeti medeni hukuktaki hak ehliyetinin medeni usul hukukundaki uzantısını oluşturur. Medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi şikâyette taraf olma ehliyetine sahiptir (TMK m.8, HMK m.50).
Dava (şikâyet) ehliyeti medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Şikâyet ehliyeti, şikâyeti ileri sürebilme ve şikâyet usul işlemlerini takip edebilme ehliyetidir.
Şikâyet ehliyetinin yanında şikâyet hakkının kullanılabilmesi için şikâyeti ileri sürmek isteyen kişinin hukuki yararının bulunması gerekir. “Şikâyette bulunan kişinin icra dairesinin işlemini iptal ettirmekte veya düzelttirmekte hukuki yararı vardır” diyebilmek için o işlemin doğrudan doğruya o kişinin kendi hukuki durumuna ilişkin olması ve zararına bulunması gerekir (Kuru, s.106).
Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında, satışa hazırlık işlemleri ve ihalenin feshini isteyebilecek olan ilgililer üzerinde durulması gerekmektedir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 126 ve devamı maddeleri uyarınca haczedilen veya ipotekli taşınmazlar yalnız açık artırma yolu ile satılır. Satış kararı ile birlikte icra dairesince satışa hazırlık işlemleri yapılır. Satışa hazırlık işlemleri, arttırma şartnamesi düzenlenmesi, taşınmaz üzerindeki mükellefiyetler listesinin hazırlanması, satış ilanı ve satış ilanının bir suretinin borçlu, alacaklı ve tapu sicilinde kayıtlı bulunan ilgililere tebliğidir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 125. maddesi ve İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği’nin 49. maddesine göre düzenlenen arttırma şartnamesine taşınmazın üzerindeki irtifak hakları, taşınmaz mükellefiyetleri, ipotekler, ipotekli borç senetleri, irat senetleriyle birlikte satıldığı ve borçlunun bu taşınmaz ile temin edilmiş şahsi borçlarının da alıcıya intikal edeceği, taşınmazın tapu kaydı ve niteliği, tapu sicilindeki diğer bilgiler yazılır. İcra ve İflas Kanunu’nun 124. maddesine göre arttırma şartnamesi arttırmadan önce en az 10 gün süreyle icra dairesinde herkesin görmesi için açık bulundurulur. İcra ve İflas Kanunu’nun 128. maddesine göre düzenlenen mükellefiyetler listesi de şartnamenin ekidir. Taşınmazı açık arttırmada satın alan kişi (alıcı), onu artırma şartnamesine göre iktisap eder. Artırma şartnamesinde (ve onun bir bölümü olan mükellefiyetler listesinde) yazılı olmayan mükellefiyetler alıcıya geçmez. Yani arttırma şartnamesi alıcı için tapu sicili hükmündedir. Burada 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 1020. maddesinin son fıkrasında yazılı “kimse tapu sicilinde bir kaydı bilmediğini ileri süremez” hükmü uygulanmaz (Kuru B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2013, s. 653).
İhalenin feshi istemi bir çeşit şikâyet olduğu hâlde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 134. maddesi ihalenin sonucunu, kimlerin ihalenin feshini isteyebileceğini, ihalenin feshi sebeplerini ayrıntılı olarak düzenlemiştir. Aynı maddenin 7. fıkrasına göre cebri icra yolu ile yapılan satışların feshi şikâyet yolu ile icra mahkemelerinden istenebilir. Anılan fıkra hükmüne göre ihalenin feshinin istenebilmesi için ilgili olması ve bu ilgilinin yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin ihlal edildiğini ispat etmesi gerekir. Ancak her hukuki yararı olan değil, hukuki yararı olanlar içerisinde “ilgili” konumda bulunan kişilerin şikâyet yolu ile ihalenin feshi hakkı olduğunu düzenlemiştir. İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinin 2. fıkrası hükmünde ihalenin feshini isteyebilecek olanlar sınırlı (tahdidî) olarak sayılmıştır. Bu hükme göre “İhalenin feshini, Borçlar Kanunu’nun 226. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler, yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren 7 gün içinde isteyebilirler”. Anılan hükme göre “tapu sicilindeki ilgililer” de; hukuki yararları olmak kaydı ile ihalenin feshi şikâyetinde bulunabilirler.
Tapu sicilindeki ilgililerden tapu sicil kaydında yazılı olan ve tapu sicil kaydının incelenmesi ile görülebilen kişiler anlaşılmalıdır. Tapu sicilindeki ilgililere örnek olarak ipotek alacaklıları, irtifak hakkı sahipleri, aynı borçlu aleyhine icra takibi yaptığı dosyadan satış istemiş olsa bile haciz alacaklıları, paylı mülkiyet satışında taşınmazın diğer paydaşları, tapu siciline şerh verilmiş ön alım, alım ve geri alım hakkı sahipleri ile tapu siciline şerh verilmiş olan taşınmaz satış vaadi alacaklısı cebri satışı da önleyecek şekilde lehine ihtiyati tedbir kararı almış olan kişiler verilebilir. “Tapu sicilindeki ilgililer” kapsamına tapu sicilinde tescil edilmemiş mülkiyet veya sınırlı ayni hak sahipleri girmez. Yorum yorumu ile tapu sicilindeki ilgililer kavramı genişletilemez.
Yukarıda da açıklandığı üzere ihalenin feshi istemi şikâyet olup dava değildir. İhalenin feshini şikâyete hakkı olan ilgililer 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 134. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiş olup şikâyetçinin ilgili olup olmadığı bu madde hükmüne göre tespit edilir. Şikâyet bir dava olmadığından sadece mülkiyet hakkına dayalı olarak ihalenin feshi istenemez.
İhale öncesinde tapuya tescil yapılmadan kesinleşmiş mahkeme kararı ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesi uyarınca taşınmaz mülkiyetini kazanan kişi İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen “tapu sicilindeki ilgili” konumunda olmadığından ihalenin feshini isteme hakkı yoktur. Ancak bu kişi Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesi uyarınca mülkiyet hakkına sahip olduğundan maddi hukuktan kaynaklanan bu hakkına dayanarak genel mahkemelerde Türk Medeni Kanunu’nun 1025. maddesine göre yolsuz tescil hukuksal nedenine dayanarak genel mahkemelerde tapu iptali ve tescil davası açabilirler.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 705. maddesinin 2. fıkrası mahkeme kararı ile tescilden önce taşınmazın mülkiyetini kazanan yeni malikin tasarruf işlemleri yapabilmesini mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlamıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.2014 tarihli ve 2012/757 E., 2014/39 K. sayılı kararında “davacının davasının kabulü ile dava konusu İstanbul ili, Büyükçekmece ilçesi, Kumburgaz 10. pafta, 336 nolu parselde davalı A. Arslan adına olan hisseden 1/24 hissenin iptali ile davacı Abdullah kızı … adına tesciline, bakiye kalan 11/24 hissenin davalı uhdesinde bırakılmasına, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 28. maddesi uyarınca hüküm özetinin tapu sicil müdürlüğüne bildirilmesine” karar verildiği, mahkeme kararının 07.03.2014 tarihinde kesinleştiği, kesinleşmiş mahkeme kararının tapu siciline tescil edilmediği, güncel tapu kaydında şikâyetçinin malik kısmında hissedar olarak görünmediği, İcra ve İflas Kanunu’nun 28. maddesine ilişkin şerhin tapu sicil kaydına işlenmediği, Gaziosmanpaşa 1. İcra Dairesinin 2011/5664 E. sayılı dosyasında alacaklı … vekili tarafından A. Arslan aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı ve icra takibinin kesinleşmesi üzerine tapu sicilinde borçlu adına kayıtlı olan borçlunun hissesine üzerine haciz konularak 22.06.2015 tarihinde 336 nolu parselin icra takip borçlusu A. Arslan adına kayıtlı olan 1/2 hissenin ihalesinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Özel Daire, ihalenin feshi davası açılmasını 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 705. maddesinin 2. fıkrası kapsamında tasarruf işlemi olarak niteleyerek şikâyet tarihi itibariyle taşınmazın şikâyetçi üçüncü kişi lehine tescil edilmediğinden ihalenin feshi isteminin aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararını bozmuş ise de; yukarıda açıklanan ilke ve kurallardan anlaşılacağı üzere ihalenin feshi istemi dava değil şikâyet niteliğinde olup, İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden şikâyetçinin ihalenin feshini istemekte ilgili konumunda olup olmadığı anılan madde hükmüne göre belirlenemez. Olayda uygulama yeri bulunmayan Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesinin 2. fıkrasına dayanılarak sonuca varılamaz.
O hâlde şikâyetçinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 134. maddesinin 2. fıkrasına göre ilgili olup olmadığının resen değerlendirilmesi gerekmektedir.
Her ne kadar ihaleye konu taşınmazın tapu kaydında şikâyetçi … lehine 16.08.2012 tarihli Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından ihtiyati tedbir şerhi konulmuş ise de; söz konusu ihtiyati tedbir kararı cebri satışı engellemeyeceğinden şikâyetçi lehine ihtiyati tebdir şerhi verilmiş olması şikâyetçiyi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 134 maddesinin 2. fıkrasında yazılı ilgili konumuna sokmaz.
Şikâyetçi, şikâyet dilekçesinde de ihale konusu taşınmazı icra takip borçlusu A. Arslan’dan satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını beyan etmiş ise de; tapu siciline tescil edilmemiş olan satış vaadi sözleşmesi şikâyetçiye tapu sicilindeki ilgili sıfatıyla ihalenin feshini isteme hakkı vermez.
Ancak ihale konusu taşınmazın tapu kaydına şikâyetçi … lehine alacaklı sıfatıyla Büyükçekmece 2. İcra Dairesinin 2014/2674 E. sayılı dosyasından 27.06.2014 tarihli icrai haciz şerhi konulmuş ve Büyükçekmece 2. İcra Dairesinin 2014/2674 E. sayılı dosyasından şikâyete konu ihalenin yapıldığı icra takip dosyasına gönderilen 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 100. maddesine yarar cevapta haczin devam ettiği bildirilmiştir. Alacaklı vekilinin talebiyle İcra ve İflas Kanunu’nun 360. maddesi gereğince istinabe olunan Büyükçekmece 3. İcra Dairesinin 2011/5708 talimat sayılı dosyasına yazılan 06.04.2015 tarihli satış talimatında ise satış ilanı tebliğ edilecek ilgililer arasında … vekili Av. …’ün yer aldığı ve … vekili Av. …’e satış ilanının 08.05.2015 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir. Hâl böyle olunca şikâyetçi lehine ihale konusu taşınmazın tapu kayında icrai haciz şerhi olup bu nedenle İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinin 2. fıkrası gereğince tapu sicilindeki ilgililerden sayılacağından ihalenin feshini isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu durumda şikâyetçi ihaleden önce kesinleşen mahkeme kararı ile ihale konusu taşınmazın maliki olması, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 134. maddesinin 2. fıkrası hükmü karşısında bu hakkını tapuya tescil ettirip “tapu sicilindeki ilgili” sıfatını kazanamadığından malik olma sıfatı ile ihalenin feshi isteminde bulunma hakkı yoktur. Ancak ihaleye konu taşınmazın tapu sicilinde haciz şerhi koydurmuş şikâyetçinin haciz alacaklısı sıfatı ile ihalenin feshini isteme hakkı (aktif husumet ehliyeti) bulunmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2007 tarihli ve 2007/12-102 E., 2007/123 K., 06.04.2016 tarihli ve 2014/12-802 E., 2016/495 K. sayılı kararlarında da tapuda kayıtlı haciz alacaklılarının tapu sicilindeki ilgili kapsamında kaldığı görüşü benimsenmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mülkiyet hakkının mutlak ve ayni nitelikte hak olması nedeniyle bu hakkı sınırlayan herkese karşı ileri sürülebileceği, bu bağlamda taşınmazın korunmasına yönelik olarak ve somut olayda olduğu gibi tescilsiz olarak kazanılan mülkiyetin tapuda tescilini engelleyen ihale işleminin iptali istemiyle açılan davanın, mülkiyet hakkını korumaya yönelik ve bildirici tescile imkân sağlayacak bir tasarruf işlemi olduğu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 134/2 maddesinde belirtilen, “tapu sicilindeki ilgililer”in taşınmazın tapu kaydında lehine haciz şerhi, ipotek şerhi, irtifak hakkı şerhi bulunan kişiler, tapu siciline şerh edilmiş ön alım ve geri alım hakkı sahipleri ile harici satış sözleşmesi ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tarafları, tasarrufun iptali kararının davalısı olduğu, tapu siciline kayıt edilen sınırlı ayni hak sahipleri ve şahsi hak sahipleri ihalenin feshi şikâyetini yapabilecek kişiler olarak sayılırken, kesinleşmiş mahkeme kararıyla şekli ve maddi anlamda mülkiyet hakkını tescilsiz olarak kazanan ayni hak sahibine ilgili sıfatı verilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Şu hâle göre direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı uygun ve yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı direnme kararı uygun ve yerinde olup alacaklı vekilinin ve ihale alıcısının işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 25.06.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
İcra ve iflas uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için alanında yetkin bir avukattan hukuki yardım alınması oldukça önemlidir. Dava sürecinde güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Alanında yetkin Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, tasarrufun iptali, itirazın iptali, istirdat davası, istihkak davası, menfi tespit davası, ihtiyati haciz başta olmak üzere her türlü icra ve iflas hukuku uyuşmazlıklarında taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Kayseri icra avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan icra ve iflas süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.