İhya Edilen Taşınmazın Kazanılması Amacıyla Kadastro Tespitine İtiraz Davası Açılabilir mi

İhya edilen Taşınmazın Kazanılması Amacıyla Kadastro Tespitine İtiraz Davası Açılabilir mi - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

İhya Edilen Taşınmazın Kazanılması

3402 sayılı Kadastro Kanunu

Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti – Madde 14

Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.

Sulu veya kuru arazi ayrımı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır.

4342 sayılı Mera Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası gereği 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacak işlemlerde Kadastro Komisyonlarına konu uzmanı Ziraat Mühendisi dâhil edilir.

Taşınmaz malın, yukarıdaki fıkranın kapsamı dışında kalan kısmının zilyedi adına tespit edilebilmesi için, birinci fıkra gereğince delillendirilen zilyetliğin ayrıca aşağıdaki belgelerden birine dayandırılması lazımdır.

A) 31/12/1981 tarihine veya daha önceki tarihlere ait vergi kayıtları,

B) Tasdikli irade suretleri ile fermanlar,

C) Muteber mütevelli, sipahi, mültezim temessük veya senetleri,

D) Kayıtları bulunmayan tapu veya mülga hazinei hassa senetleri veya muvakkat tasarruf ilmuhaberleri,

E) Tasdiksiz tapu yoklama kayıtları,

F) Mülkname, muhasebatı atika kalemi kayıtları,

G) Mubayaa, istihkam ve ihbar hüccetleri,

H) Evkaf idarelerinden tapuya devredilmemiş tasarruf kayıtları.

İhya edilen taşınmaz mallar – Madde 17

Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.

İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.

Bu Kanunun uygulanacağı diğer haller – Madde 33

Kadastro işlemlerinin bir bölgede tamamlanmasından sonra veya iş hacmi itibariyle kadastro mahkemesinin devamına ihtiyaç kalmadığının anlaşılması halinde, Adalet Bakanlığı o bölgede kadastro mahkemesini kaldırmaya ve görülmekte olan dava dosyalarını taşınmaz malların bulunduğu mahalli asliye hukuk mahkemesine devretmeye yetkilidir. Bu mahkemede davaya bu Kanunda yazılı usul ve esasa göre, kaldığı noktadan devam olunur.

Devredilen bu davalar ile kesinleşmemiş kadastro tespitleri aleyhine sonradan mahalli mahkemelerde açılacak davalarda, dördüncü bölüm hükümleri uygulanır.

Bu Kanunun uygulandığı yerler dışında bulunan taşınmaz mallar hakkında da 14, 15, 17, 18, 20, 21 inci maddeler uygulanır.

Bu Kanunun zilyede tanıdığı haklar, kadastrosuna başlanan bölgede zilyedin leh ve aleyhine açılan davalarda iddia ve defi olarak ileri sürülebilir. Bu hükümler henüz kesinleşmemiş davalarda da uygulanır.

Geçici Madde 8

Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan tapulama veya kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan tapuda kayıtlı taşınmazlar ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerde ve çalışma alanı içinde orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan alanlarda, daha sonra kesinleşen orman kadastrosu sonucunda orman sınırı dışında kalan tapulu ve tapusuz taşınmazların 3402 sayılı Kanun hükümleri gereğince kadastrosu yapılır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu

Olağanüstü zamanaşımı – Madde 713

Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.

Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.

Tescil davası, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılır.

Davanın konusu, mahkemece gazeteyle bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunur.

Son ilândan başlayarak üç ay içinde yukarıdaki koşulların gerçekleşmediğini ileri sürerek itiraz eden bulunmaz ya da itiraz yerinde görülmez ve davacının iddiası ispatlanmış olursa, hâkim tescile karar verir. Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur.

Davalılar ve itiraz edenler, aynı davada kendi adlarına tescile karar verilmesini isteyebilirler.

Kararda, tescili istenilen taşınmazın niteliği, yeri, sınırları ve yüzölçümü belirtilir ve karara, uzmanlarca düzenlenen teknik bilgileri içeren krokisi de eklenir.

Özel kanun hükümleri saklıdır.

Sahipsiz yerler ve yararı kamuya ait mallar – Madde 715

Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz.

Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılması özel kanun hükümlerine tâbidir.

İhya Edilen Taşınmazın Kazandırıcı Zamanaşımı ile Kazanılması Amacıyla Kadastro Tespitine İtiraz Davası Açılması

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2017/16-2744 Karar No: 2018/760 Karar Tarihi: 11.04.2018

Özet: Önceki bilirkişiler dışında seçilecek 3 kişilik ziraat mühendisinden oluşan ziraatçi bilirkişi kurulu, bir harita mühendisi bilirkişi ve dava sonucunda yararı olmayan elverdiğince yaşlı, yansız yerel bilirkişiler ve tarafların göstereceği tanıkların tümü hazır olduğu hâlde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, ilk olarak ne zaman ve nasıl kullanılmaya başlandığı, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, taşınmazın öncesinde tespit harici alan olduğu göz önünde bulundurularak imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, edilmiş ise ihyanın ne zaman başlayıp bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının çelişmesi hâlinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişki giderilmeye çalışılmalı, harita mühendisi bilirkişiden keşfi takibe elverişli, dava konusu taşınmazı komşularıyla birlikte gösterir krokili rapor alınmalı, üç kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresini, taşınmazlar üzerindeki bitki örtüsü (özellikle bitkilerin aşı yaşları), imar ve ihyaya konu edilmişse imar ve ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir ve komşu parsellerle karşılaştırmalı değerlendirmeyi ve taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş renkli fotoğraflarını da içerir, önceki bilirkişinin esas ve ek bilirkişi raporlarını irdeler şekilde ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, üç kişilik jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiden yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş üç adet hava fotoğrafının (özellikle iktisaba elverişli en yakın tarih olan 1995 yılı hava fotoğrafı) stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde taşınmazın sınırlarını ve niteliğini, mümkün olduğu takdirde (1995 yılı öncesine ilişkin) taşınmazda imar ve ihya tamamlanmış ise hangi tarihte tamamlandığını belirtir şekilde rapor alınmalı, böylece tespit tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun 14 ve 17. maddelerinde öngörülen koşulların davalı-birleşen davacı yararına gerçekleşmiş olup olmadığına ilişkin olarak tüm deliller değerlendirilmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.

(4721 S. K. m. 713, 715) (3402 S. K. m. 14, 17, 33, Geç. m. 8) (YHGK. 24.02.1999 T. 1999/8-84 E. 1999/118 K.)

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir Kadastro Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.06.2015 gün ve 2013/322 E., 2015/248 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 15.12.2015 gün ve 2015/18021 E., 2015/15434 K. sayılı kararı ile,

“…3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun Geçici 8. maddesine istinaden yapılan tescil harici yerlerin kadastrosu sırasında Çileme Köyü çalışma alanında bulunan 102 ada 2 parsel sayılı 4.025,08 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kadastro tutanağının beyanlar hanesinde taşınmaz üzerindeki evin …’e ait olduğu belirtilmek suretiyle içinde ev olan tarla vasfıyla Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı …, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne; çekişmeli 102 ada 2 parsel sayılı taşınmazın … adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece, çekişmeli taşınmazın adına tescil kararı verilen … yönünden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap şartlarının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmak için yeterli değildir. Sağlıklı sonuca varılabilmesi için taşınmazın tespit tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait üç ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, üç kişilik ziraatçi bilirkişi kurulu ve fen bilirkişisi huzuruyla yeniden keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında; yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın tespit tarihinden geriye doğru 20-25 yıl öncesinde kimler tarafından neye istinaden zilyet edildiğine ilişkin maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, taşınmazın imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, imar ve ihyaya konu edilmiş ise ihyanın hangi tarihte başlayıp ne zaman bitirildiği, etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, jeodezi ve fotogrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişiler kuruluna dosyanın tevdii ile dava konusu taşınmazın tespit tarihine göre 15-20-25 yıl öncesine ait ve üç ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları üzerinde uygulama yaptırılarak taşınmazın niteliği ile taşınmaz üzerinde imar ve ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetliğin başlangıç tarihi ayrı ayrı saptanmalı, üç kişilik ziraat bilirkişi kurulundan zeytin ağaçlarının sonradan taşınmaza taşınıp taşınmadığı belirtilerek taşınmazın niteliği ve bitki örtüsüyle ilgili, fen bilirkişisinden ise keşfi takibe elverişli krokili raporlar alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir…”

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun Geçici 8. maddesi uyarınca yapılan kadastro tespitine itiraza ilişkindir.

Davacı vekili Menderes İlçesi Çileme Köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 102 ada 2 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tespiti yapıldığını, müvekkilinin dava konusu taşınmazın 40 yıldır malik sıfatıyla zilyedi olduğunu, taşınmazın içine üç adet ev inşa ettiğini, 20 yaşlarındaki zeytin ağaçlarını aşıladığını, mevcut üç adet evin bir tanesini 40 yıl önce, diğer ikisinin ise 15 yıl kadar önce yapıldığını, çekişmeli taşınmazın haksız olarak Hazine adına tespit edildiğini belirterek kadastro tespitinin iptali ile çekişmeli 102 ada 2 parsel sayılı taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Hazine vekili çekişmeli taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun Geçici 8. maddesi hükmü kapsamında işlem gördüğünü, Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan yerlerden olduğunu, kadastro tutanağında yazılan muhdesatların ve belirtilen zilyedin terkin edilmesi gerektiğini, çekişmeli taşınmazın kullanılmadığının açık biçimde tespiti için hava fotoğrafı uygulaması yapılması gerektiği ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Davalı …vekili ile davalı … vekili davanın husumet (sıfat) yokluğundan reddine karar verilmesini istemişlerdir.

Yerel Mahkemece davacı tarafından 1970’li yıllarda ikamet amaçlı ev yapmak, zeytin ve meyve ağacı dikmek suretiyle başlatılan imar ve ihyanın yaklaşık 10 yıl sürdükten sonra 1980 yılında tamamlandığı ve bu tarihten sonra davacı tarafından 30-35 yılı aşkın süre ile nizasız ve fasılasız olarak zilyetliğin sürdürüldüğü ve dolayısıyla taşınmazla ilgili olarak davacı yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun 14 ve 17. maddeleri uyarınca mülk edinme koşullarının gerçekleşmiş olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli 102 ada 2 parsel sayılı taşınmazın … adına tapuya tesciline, dahili davalılar … ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına yönelik davanın husumet (sıfat) yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı Hazine vekili tarafından imar ve ihya ile mülk edinme koşullarının açıklığa kavuşturulmadığı, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulduğu gerekçesiyle temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından davacının kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap şartları yönünden mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle taşınmazın imar ve ihya ile kazanma koşullarının irdelenmesinde yarar vardır.

Kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin olağanüstü zamanaşımı veya başka bir yoldan kazanılması ve tapu siciline tescil edilmeleri mümkün değildir. Ancak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle ilgili düzenlemeye yer veren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 715. maddesinin son fıkrasında, sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılmasının özel kanun hükümlerine tabi olduğu açıklanmıştır.

Nitekim 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinde imar ve ihya kurumuna yer verilmiş ve bu yoldan taşınmaz kazanılması imkânı getirilmiştir.

3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun “İhya edilen taşınmaz mallar” başlığını taşıyan 17. maddesinde yer alan düzenlemeye göre:

Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.

İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.”

Anılan madde ile orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanunun 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi hâlinde imar ve ihya yoluyla kazanılması olanağı sağlanmıştır.

Hemen belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun 17. maddesi, aynı Kanunun 33/3. maddesi gereğince genel hüküm niteliğinde olup, bu kanunun uygulandığı yerler dışında bulunan taşınmazlar hakkında da uygulanır.

Bir yerin imar ve ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir.

Bir taşınmazın imar ve ihya ile kazanılması için emek ve para sarf edilerek taşınmazın tarım arazisi hâline getirilmesi gerekir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın tarım arazisi hâline getirilmesi durumunda imar ve ihyadan söz edilebilir.

Ekime, dikime ve ürün yetiştirmeye müsait olmayan yerler ihya edilecek taşınmazlardır. Emek ve masraf gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki çalışmalar, taşınmazın daha verimli hâle getirilmesi gibi çalışmalar imar ve ihya sayılmaz. Tarım arazisi niteliğindeki bir yerin verimini artırmak amacıyla toprak takviyesi yapmak da imar ve ihya sayılmaz. Ancak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir yerin emek ve para sarf edilerek tarım toprağı hâline getirdikten sonra güçlendirmek amacıyla yapılan işlemler ihya olgusu içinde kabul edilmelidir.

Tarıma elverişli yerler üzerinde yapılan çalışmalar ihya değildir. Bu tür yerlerin ihyaya gerek olmaksızın, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince kazanılmaları mümkündür.

Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşlar, meydana getirilen eserler 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemez.

Taşınmaz üzerine ev, ahır ve samanlık yapmak gibi eylemler, taşınmazı tarıma elverişli hâle getiren işlemlerden olmadığı gibi, tek başına imar ve ihya işlemi iktisap için de yeterli değildir (Hukuk Genel Kurulu’nun 24.02.1999 gün ve 1999/8-84 E., 1999/118 K. sayılı kararı).

Maddi olgu olan imar ve ihya her türlü delil ile kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre yerel bilirkişi, tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller imar ve ihyanın kanıtlanmasında kullanılabilir. İmar ve ihyanın ne zaman başladığı, ne şekilde sürdürüldüğü ve hangi tarihte tamamlandığı mahalli bilirkişi ve tanıkların maddi olaylara dayalı beyanları ile belirlenmesi gerekir.

İmar ve ihya tek başına taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli bir olgu değildir. Kadastro Kanunu’nun 17. maddesindeki yollama gereğince aynı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetliğin nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla sürmesi gerekmektedir. 20 yıllık süre imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanır.

Kadastro Kanunu’nun Geçici 8. maddesinde ise öncesi tespit harici bırakılan bir kısım taşınmazların kadastrosunun yapılacağı hükme bağlanmış, anılan maddede “Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan tapulama veya kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan tapuda kayıtlı taşınmazlar ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerde ve çalışma alanı içinde orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan alanlarda, daha sonra kesinleşen orman kadastrosu sonucunda orman sınırı dışında kalan tapulu ve tapusuz taşınmazların 3402 sayılı Kanun hükümleri gereğince kadastrosu yapılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Çekişmeli 102 ada 2 parsel sayılı 4.025,08 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz 20 yılı aşkın zamandan beri malik sıfatıyla …’in zilyet ve tasarrufunda olduğu ve üzerindeki muhdesatların …’e ait olduğu şerhi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun Geçici 8. maddesine istinaden içinde ev olan tarla vasfı ile hazine adına tespit edilmiştir.

Öncesi tespit harici bırakılıp imar ve ihyaya muhtaç olan bu tür yerlerin koşulların bulunması halinde zilyetlikle kazanılması mümkündür. Ancak mahkemece yapılan keşifte bilgisine başvurulan bilirkişi ve tanıkların sözleri soyut nitelikteki sözlerden ibaret olduğu gibi, taşınmazın niteliği ile ilgili alınan zirai bilirkişi raporu da teknik ve bilimsel verilerden uzak ve soyut olarak hazırlanmış, ayrıca tespit tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait üç ayrı tarihte çekilmiş hava fotoğrafları üzerinde uzman jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi eliyle inceleme yaptırılması gerekirken, harita mühendisi bilirkişi tarafından hava fotoğrafı üzerinde inceleme yaptırılmıştır. Eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilemez.

Hâl böyle olunca önceki bilirkişiler dışında seçilecek 3 kişilik ziraat mühendislerinden oluşan ziraatçi bilirkişi kurulu, bir harita mühendisi bilirkişi ve dava sonucunda yararı olmayan elverdiğince yaşlı, yansız yerel bilirkişiler ve tarafların göstereceği tanıkların tümü hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, ilk olarak ne zaman ve nasıl kullanılmaya başlandığı, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, taşınmazın öncesinde tespit harici alan olduğu göz önünde bulundurularak imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, edilmiş ise ihyanın ne zaman başlayıp bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının çelişmesi halinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişki giderilmeye çalışılmalı, harita mühendisi bilirkişiden keşfi takibe elverişli, dava konusu taşınmazı komşularıyla birlikte gösterir krokili rapor alınmalı, üç kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresini, taşınmazlar üzerindeki bitki örtüsü (özellikle bitkilerin aşı yaşları), imar ve ihyaya konu edilmişse, imar ve ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir ve komşu parsellerle karşılaştırmalı değerlendirmeyi ve taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş renkli fotoğraflarını da içerir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, üç kişilik jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiden yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş üç adet hava fotoğrafının (özellikle iktisaba elverişli en yakın tarih olan 1995 yılı hava fotoğrafı) stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde, taşınmazın sınırlarını ve niteliğini, mümkün olduğu takdirde taşınmazda imar ve ihya tamamlanmış ise (1995 yılı öncesine ilişkin) hangi tarihte tamamlandığını belirtir şekilde rapor alınmalı, böylece tespit tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun 14 ve 17. maddelerinde öngörülen koşulların davacı yararına gerçekleşmiş olup olmadığına ilişkin olarak tüm deliller değerlendirilmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.

Ayrıca çekişmeli taşınmazın öncesinde tespit harici bırakılan alanlardan olduğu anlaşılmakla tespit harici bırakılma nedeni ve tarihi ile ilgili bilgi ve belge dosya içerisinde bulunmamaktadır. Bu durumda Mahkemece taşınmazın tespit harici bırakılma nedeni ve tarihinin ilgili kurumdan sorularak alınacak cevabi yazının dosya içerisinde konulması gerekir.

O hâlde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına, bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan genişletilmiş nedenlerle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, tebliğ tarihinden itibaren on beş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.04.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.

Kadastro tespitine itiraz davası, tapu iptali ve tescil davası, önalım davası, kira bedelinin tespiti ve kiracının tahliyesi davaları, ecrimisil davası, kamulaştırma bedelinin tespiti davası ile tenkis davası başta olmak üzere gayrimenkul ve taşınmaz hukuku ile ilgili süreçlerde herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir gayrimenkul avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.

Gayrimenkul hukuku alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; kamulaştırmasız el atma ile ilgili dava sürecinde müvekkillerine avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri gayrimenkul avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.