Cebir ve Tehdit Sonucu Silahlı Terör Örgütüne Yardım Etme Suçu ve Cezası

Cebir ve Tehdit Sonucu Silahlı Terör Örgütüne Yardım Etme Suçu ve Cezası - Kayseri Ceza Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Cebir ve Tehdit Sonucu Silahlı Terör Örgütüne Yardım Etme Suçu ve Cezası

Sanığın, olay tarihinde evine gelen iki PKK/KONGRA-GEL silahlı terör örgütü mensubunun kendisinden gübre ve yiyecek istemesi üzerine önce bu talebi reddettiği, ancak söz konusu kişilerin kendisini tehdit etmesi üzerine yardımda bulunmayı kabul ederek örgüt mensuplarınca verilen para karşılığında kendisinden istenen malzemeyi ilçe merkezinden alıp bir gün sonra anılan kişilerce tarif edilen yere bırakarak teslim almalarını sağladığı olayda; örgüt mensuplarının sanığı tehdit ettikten sonra evden ayrılmış olmaları, böylece tehdit eyleminden söz konusu malzemelerin teslim edildiği ana kadar geçen bir günlük süre zarfında yapılan tehdidin ağırlığını ve korkutucu etkisini kaybetmesi, bu süre içerisinde köyden ayrılıp ilçe merkezine giden sanığın olayla ilgili ihbarda bulunma ve örgüt mensuplarını yakalatma olanağına kavuşmasına rağmen bu yola başvurmayarak suça konu malzemeleri alıp örgüt mensuplarına teslim etmesi ve olaydan sonra da ihbarda bulunmaması karşısında, örgüt mensuplarınca gerçekleştirilen tehdidin başta ağır ve korkutucu etkisinin bulunduğu kabul edilebilir ise de bu etkinin suça konu malzemelerin örgüt mensuplarına teslim edildiği ana kadar devam etmediği ve sanığın bu tehdidin etkisinden geçici süreyle de olsa kurtulduğu anlaşılmakla; sanığın maruz kaldığı tehdidin örgüte yardım etme kastını ortadan kaldıracak, karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı ağır ve muhakkak nitelik taşımadığı anlaşıldığından, atılı silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun unsurları itibarıyla oluştuğu kabul edilmelidir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2018/437 Karar No: 2019/203

İçtihat Metni

Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 16. Ceza Dairesi

Mahkemesi: Ağır Ceza Mahkemesi

Silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan sanık …’nün 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 314/3 delaletiyle md.220/7, md.314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun md.5, TCK’nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.09.2011 tarihli ve … sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 26.07.2012 tarih ve 11419 sayı ile 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yeniden değerlendirme yapılmak üzere dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmiş,

Yeniden inceleme yapan … Ağır Ceza Mahkemesince 31.10.2012 tarih ve … sayı ile sanığın ilk hüküm gibi cezalandırılmasına karar verilmiş,

Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince 22.05.2013 tarih ve 3017-8053 sayı ile;

“… Sanığın 2011 yılı ve öncesinde kırsalda faaliyet gösteren silahlı terör örgütü PKK mensuplarına değeri para ile temsil edilebilen giyim eşyası, gübre, mutfak tüpü, dürbün, erzak ve yaşam malzemesi vermek ve temin etmek biçimindeki eyleminin, suç tarihinde yürürlükte bulunan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 8/1, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6415 sayılı Kanunun 4. maddelerinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçunu oluşturacağı gözetilerek, hukuki durumunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2, 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddeleri uyarınca, suçun işlendiği zamandaki kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunun ilgili tüm hükümlerinin somut olaya ayrı ayrı uygulanması ve her iki kanuna göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sanığın lehine olan kanunun tespiti ve uygulanmasında zorunluluk bulunması”

nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan … Ağır Ceza Mahkemesince 10.10.2013 tarih ve … sayı ile sanığın eyleminin terörizmin finansmanı suçunu oluşturduğu kabul edilerek 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 4/1, TCK’nın 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiş, bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesince 24.10.2016 tarih ve 6991-5173 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 26.04.2008 tarih ve 17381 sayı ile;

“Oluşa göre;

Sanık … tüm aşamalardaki savunmasında; silahlı olan terör örgütü üyelerinin verdiği malzeme siparişlerini kendisini tehdit ettiklerinden, korktuğu için yerine getirdiğini, hatta gübre malzemesi isteklerini yerine getirmediğini belirtmiştir. Dosya içeriğine göre sanığın savunması ve itirafçı tanık M…’un itirafları dışında suçun sübutuna dair herhangi bir delil bulunmamaktadır. Sanık hakkında beyanda bulunan itirafçı tanık M…. 21/07/2011 tarihli celsedeki beyanında sanık … ile ilgili olarak; ‘Bu şahıs Pazarcık ilçesine yakın bir köydendir köyün ismini şu an hatırlamıyorum, biz kış üslenmesine girmiştik genel sorumlu bu şahsın köyüne gitti ben de vardım. Bu şahıs köy muhtarıydı erzak konusunda sıkıntı olduğunu söyledi yardım istedi bu şahıs da vermiyorum diyerek reddetti, bu defa örgütteki sorumlu ya getireceksin ya burayı terk edeceksin diyerek tehdit etti bunun üzerine bu şahıs bir yere istenilen malzemeleri bıraktı biz de gidip aldık. Daha önce ve sonrasında bu şahıstan yardım alındıysa bunu bilemiyorum, bu şahsı muhtar olarak biliyorum’ demiştir.

İtirafçı tanık M…’un itiraf ve beyanlarına istinaden aynı esas sırasında yargılanan 11 sanık hakkında dava açılmış ve diğer sanıklar yönünden tanığın itiraf ve beyanlarına itibar edilerek hüküm kurulmuş olmasına rağmen, tanığın sanık … hakkındaki tehdit ederek malzeme temin ettikleri yönündeki beyanlarına itibar etmemek için makul bir sebep bulunmamaktadır. Bu durumda, sanığın savunmaları ve bunu destekler nitelikteki itirafçı M…’un beyanları birlikte nazara alındığında, sanığın savunmalarının aksine, silahlı terör örgütüne özgür iradesi ile yardım ettiği hususunda dosyada yeterli delil bulunmamaktadır. Bu durumda, sanığın özgür iradesi ile değil, silahlı terör örgütü mensuplarından korkarak yardım ettiğinin kabulü gerektiğinden, somut olayda bu sanığa yüklenen silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme veya 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’a muhalefet suçunun manevi unsurunun bu sanık açısından gerçekleşmediğinin kabulü gerektiğinden ve bu nedenle sanık …’nün üzerine atılı suçun yasal kasıt unsuru oluşmadığından, CMK’nun 223/2-c maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerekirken kararda yazılı gerekçeyle mahkumiyetine karar verilmesi oluşa ve hukuka aykırıdır.

Kabule göre;

6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4. maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için bir teröriste veya terör örgütüne fon sağlanması veya toplanması gerekmektedir.

Beyanlarının samimiyeti hususunda şüphe bulunmayan itirafçı tanık M…’un … ‘bu şahsa sipariş listesi vermiştik, yine kendisine para da verdik sipariş üzerine ertesi gün tarif edilen yere istenilen siparişleri getirip bırakmış, siparişleri ilçeden almış. Getirdiği malzemelerin yeni alınmış olduğu anlaşılıyordu’ dediği sabit olduğuna ve olayın bu şekilde vuku bulmadığı iddia ve ispat edilmediğine göre sanık …’nün, kendisine terör örgütü mensuplarınca verilen para ile yine verilen listedeki malzemeleri ilçeden satın alarak teröristlerin alabileceği bir yere kadar nakledip bırakmak şeklinde vuku bulan eyleminin 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4. maddesine muhalefet suçunu değil silahlı terör örgütüne yardım suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek silahlı terör örgütüne fon sağlama veya toplama suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır”

görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince 09.07.2018 tarih ve 2174-2421 sayı ile; suçun vasfına yönelik itirazın kabulüyle onama kararının kaldırılmasına, hükmün sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne yardım etmek suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, suçun sübutuna ilişkin itiraz açısından ise itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanıklar …, … ve … hakkında terörizmin finansmanı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri onanmak; sanıklar … ve … hakkında silahlı terör örgütüne yardım etmek suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ise düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında silahlı terör örgütüne yardım etmek suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı silahlı terör örgütüne yardım etmek suçunun oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

PKK/KONGRA-GEL silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiasıyla Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/157 sayılı dosyasında hakkında ayrı soruşturma yürütülen tanık M…’un, kolluk görevlilerine teslim olduktan sonra örgüte yardım eden kişilerle ilgili beyanda bulunup teşhis etmesi üzerine, teşhise konu olan ve aralarında sanık …’nün de bulunduğu kişiler hakkında ayrı soruşturmaya başlanıldığı,

21.04.2011 tarihli yer gösterme ve teşhis tutanağına göre; tanık M…’un … Köyündeki sanığa ait 12 kapı numaralı evi göstererek, bu evde oturan kişinin kendilerine çeşitli cins ve miktarlarda erzak temin ettiğini beyan etmesi üzerine evin kapısı çalındığında kapıyı açan sanık …’yü teşhis ettiği,

Anlaşılmıştır.

Başka bir davada yargılanmakta olan M… şüpheli sıfatıyla müdafisi huzurunda soruşturmada; … köy muhtarına 450-500 TL vererek erzak sipariş ettiğini, muhtarın da bir iki gün sonra Opel marka aracıyla yaklaşık 300 kg erzakı … köyünün yakınına getirerek kendilerine teslim etiğini,

Sanık hakkında görülen davada tanık olarak alınan ifadesinde ise önceki ifadesinden kısmen farklı olarak; kış üslenmesine girdikleri dönemde örgütün genel sorumlusuyla birlikte sanığın oturduğu köye gittiklerini, örgüt sorumlusunun erzak konusunda sıkıntı olduğunu söyleyerek yardım istemesine rağmen sanığın bunu kabul etmediğini, sorumlunun “ya getireceksin ya burayı terk edeceksin” diyerek tehdit etmesi üzerine yardım etmeyi kabul eden sanığa sipariş listesi ve para verdiklerini, bunun üzerine sanığın istenilen yere malzemeleri bıraktığını,

Beyan etmiş,

Sanık … müdafisi huzurunda soruşturmada; 2010 yılı Ağustos ayının akşam saatlerinde evinde bulunduğu sırada kapının çalındığını, bu kişilerin silahlı olmaları nedeniyle terör örgütü üyesi olduklarını anladığını, bu kişilerin kendisinden gübre ve yiyecek istediklerini, bu malzemeleri vermemek için direndiğini ve gübre vermeyeceğini söylediğini, ama korktuğu için yiyecek vermeyi kabul ettiğini, tedarik edeceği malzemeleri kendisine ertesi gün köye geldiklerinde bahçeden alacaklarını söylediklerini, konuştukları üzere söz konusu malzemeyi alıp bir gün sonra evinin ilerisindeki bahçeye bıraktığını, bu kişileri bir daha görmediğini, ancak bahçeye çıktığında malzemelerin alındığını fark ettiğini, yine korkması nedeniyle olayı ailesine ve jandarmaya bildirmediğini,

Kovuşturmada; evine gelen iki örgüt üyesinin kendisinden yiyecek ve gübre istediğini, vermek istemeyip “Yok” diye söylediğinde “Ne demek yok?” diyerek kendisini tehdit ettiklerini, gübre vermediğini, ancak çocuklarına zarar verilmesinden korkarak gönülsüz olarak yiyecek vermeyi kabul ettiğini, kendisine sipariş edilen malzemeleri alıp bir gün sonra bahçeye bıraktığını, bu malzemenin sonradan bahçeden götürüldüğünü, tanığın beyanındaki aleyhe hususları kabul etmediğini,

Savunmuştur.

Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve bu kavramlara ilişkin yasal düzenlemelerin üzerinde durulması gerekmektedir.

Uyuşmazlıkla ilgili silahlı terör örgütüne yardım etme suçuna ilişkin olarak;

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) “terör örgütleri” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan

“Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanunu’nun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.”

hükmü ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 314. maddesine atıf yapılmıştır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinde tanımlanan “Silâhlı örgüt” suçu;

“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.”

şeklinde düzenlenmiştir.

Aynı Kanun’un “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinin yedinci fıkrası ise suç tarihi itibarıyla; “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.” şeklinde iken, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 85. maddesiyle fıkraya; “Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir” cümlesi eklenmiştir. Anılan fıkraya ilişkin madde gerekçesinde “Örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişinin, örgüt üyesi kabul edilerek cezalandırılması öngörülmüştür” açıklamalarına yer verilmiştir.

Bu hükümler göz önüne alındığında, silahlı terör örgütü üyesi olmasa bile bu örgüte bilerek ve isteyerek yardım edenler, TCK’nın 314. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılacaklardır.

Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nda, örgütün faaliyetleri doğrultusunda işlenen suçlardan da ayrıca sorumluluk esası kabul edilmiş, yardım etme eylemleri de yaptırım açısından örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.

Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişilerin örgüt üyesi olarak cezalandırılacağı hüküm altına alınırken, örgüte yardım sayılan eylemlerin nitelik bakımından örgüt üyeliğine denk sorumluluğu gerektirdiği kabul edilmiştir. Buna göre, örgüt üyesi olmaksızın, bilerek ve isteyerek örgütün bir iş, görev ya da hizmetinin yerine getirilmesi eylemi örgüt üyeliği olarak cezalandırılmakta iken; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 220. maddesinin 7. fıkrasında 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, yapılan yardımın niteliğine göre cezanın üçte birine kadar indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

Silahlı terör örgütüne yardım fiilinin oluşması için, failin örgüt üyeleriyle önceden bir anlaşma yapması veya yapılan planlara dahil olması zorunlu değildir. Yardım fiilinin örgüt üyelerinin tamamına veya üyelerden birine yapılması arasında bir fark bulunmamaktadır. Fakat, örgütün amacı ve kollektif faaliyetleri bilinerek ve istenerek yardım edilmesi zorunludur (Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 8934).

Yardım edenler zamanlarının büyük bir bölümünü örgüte hasretmiş kişiler olmayıp kendi hayatlarının akışı içerisinde bazen örgüte ait işleri kabul eden şahıslardır.

Örgüte yardım etme suçuna ilişkin olarak öğretide;

“Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen ‘bilerek’ ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir” (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, Seçkin Yayıncılık, 7. Baskı, s. 38-39)

“Yardımın maddî bir yardım olması gerekli değildir. Örneğin suç örgütüne belli bir hususta bilgi ve belge sağlanması da yardım olarak kabul edilmelidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus yardımın örgüte yapılmasıdır. Kanun koyucu, yardımın niteliğini belirlemediği için örgüte bilerek ve isteyerek herhangi bir yardımda bulunan kişi bile bu durumda örgüt üyesi olarak cezalandırılacaktır. Örgüte sadece bir kez önemsiz nitelikte bir yardımda bulunan kişi bile, örneğin örgüt üyeleri arasında bir kez iletişim sağlayan kişi, bu hüküm nedeniyle örgüt üyesi gibi cezalandırılabilecektir” (Feridun Yenisey, Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Eğitim Modülü, s. 70)

şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.

Gelinen bu aşamada 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 28. maddesinde tanımlanan “Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit” düzenlemesinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Anılan düzenleme;

Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.

şeklindedir.

Cebir, şiddet, korkutma veya tehdidin etkisinde kalarak suç teşkil eden bir fiili işleyen kişinin irade yeteneği etkilenmiş olduğundan, başka türlü davranma imkânının varlığından söz edilemeyecektir. Tehdit hâlinde kişi bir saldırının, kötülüğün ileride gerçekleştirileceği beyanıyla korkutularak, belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır. Korkutma ve tehditte cebirden farklı olarak mağdur üzerinde fiziki, maddi değil, manevi, iç hürriyete yönelik bir baskı söz konusu olmaktadır (Mehmet Emin Artuk – Ahmet Gökcen – M. Emin Alşahin – Kerim Çakır, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2017, s. 514).

Korkutma ve tehdit hâlinde failin kusurluluğunun ortadan kalkması; korkutma ve tehdidin konusu ile işlenen suç arasında orantı bulunmasına, dolayısıyla muhakkak ve ağır olmasına bağlıdır (Nur Centel- Hamide Zafer- Özel Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 5. Bası, Beta Yayınları, İstanbul 2008, s. 421).

Eylemi gerçekleştiren kişi üzerinde oluşturulan korkunun, buna maruz kalan kişiyi kendisinden gerçekleştirilmesi istenen haksızlığı işlemeye mecbur edecek boyutta olup olmadığı ise olaya uygun bir yöntemle, başka bir deyişle her somut olayın kendine özgü özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Buna göre; terör örgütüne veya mensuplarına erzak, yaşam malzemesi veya para temin etmeye yönelik eylemlerin TCK’nın 28. maddesi kapsamında olup olmadığı değerlendirilirken; maruz kalınan korkutma veya tehdidin gerçekleştiği zaman ve yerin, yarattığı korkutucu etkinin ağırlığının, failin somut olayda bu cebir, korkutma veya tehdidin etkisinden kurtulma olanağının var olup olmadığının ve bu etkinin failin fiilinin işlenme anına kadar devam edip etmediğinin belirlenmesi gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Olay tarihinde Kahramanmaraş ili … Köyünde ikamet eden sanık …’nün, evine gelen iki PKK/KONGRA-GEL silahlı terör örgütü mensubunun kendisinden gübre ve yiyecek istemesi üzerine önce bu talebi reddettiği, ancak bu kişilerin kendisini tehdit etmesi üzerine yardımda bulunmayı kabul ettiği ve örgüt mensuplarınca verilen para karşılığında kendisinden istenen malzemeleri ilçe merkezinden alıp köye döndükten bir gün sonra söz konusu malzemeyi evinin yakınında bulunan ve bu kişilerce tarif edilen yere bırakarak teslim almalarını sağladığı olayda; örgüt mensuplarının sanığı tehdit ettikten sonra evden ayrılmış olmaları, böylece tehdit eyleminden söz konusu malzemelerin teslim edildiği ana kadar geçen bir günlük süre zarfında örgüt mensuplarınca yapılan tehdidin ağırlığını ve korkutucu etkisini kaybetmesi, bu süre içerisinde köyden ayrılıp ilçe merkezine giden sanığın olayla ilgili ihbarda bulunma ve örgüt mensuplarını yakalatma olanağına kavuşmasına rağmen bu yola başvurmayarak suça konu malzemeleri alıp örgüt mensuplarına teslim etmesi ve olaydan sonra da ihbarda bulunmaması karşısında, örgüt mensuplarınca gerçekleştirilen tehdidin başta ağır ve korkutucu etkisinin bulunduğu kabul edilebilir ise de bu etkinin suça konu malzemelerin örgüt mensuplarına teslim edildiği ana kadar devam etmediği ve sanığı bu tehdidin etkisinden geçici süreyle de olsa kurtulduğu anlaşılmakla; sanığın maruz kaldığı tehdidin örgüte yardım etme kastını ortadan kaldıracak nitelikte karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı ağır ve muhakkak nitelikte olmadığından, sanığa atılı silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun unsurlarının oluştuğunun kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.

Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.