Tespit Bilirkişisinin Sorumluluğu: Kadastro Tespiti Sırasında Tutanağı Okumadan İmzalaması

Tespit Bilirkişisinin Sorumluluğu: Kadastro Tespiti Sırasında Tutanağı Okumadan İmzalaması- Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Tespit Bilirkişisinin Sorumluluğu

3402 sayılı Kadastro Kanunu

Kadastro ekibi ve komisyonun kuruluşu – Madde 3

Kadastro ekibi; en az iki kadastro teknisyeni, mahalle veya köy muhtarı ile üç bilirkişiden oluşur.

Kadastronun fennî işlerinin ihale yoluyla yaptırılması halinde, kadastro ekibinde iki kadastro teknisyeni, iki teknisyenin temin edilememesi durumunda yerine bir kadastro teknisyeni görevlendirilebilir. Ekipteki kadastro teknisyeni yerine kontrol memuru da görevlendirilebilir.

Muhtarın diğer bir kadastro ekibi ile çalışması veya herhangi bir sebeple hazır bulunmaması halinde, yerine kanuni vekili katılır.

Belediyesi olan yerlerde belediye meclisi, köylerde ise köy derneği tarafından en geç onbeş gün içinde altı bilirkişi, çalışma alanında birden çok ekibin görev yapması halinde her ekip için ayrıca üç bilirkişi seçilir.

Seçilen bilirkişilerin 40 yaşını bitirmiş olması ve kısıtlı veya yüzkızartıcı bir suçtan kesinleşmiş mahkumiyeti bulunmaması gerekir.

Bilirkişilerin zamanında seçilememesi veya bilirkişiliklerine mani hallerin bulunması halinde, bölgenin mülki amiri tarafından aynı sayıda bilirkişi belirlenir.

Seçilen bilirkişiler kadastro ekibinin çalışması sırasında; kendisine, eşine, usul ve füruuna,  kardeşine, kardeşinin çocuklarına ve eşinin usul ve füruuna ait tespitler ile bunların hak iddia ettiği tespitlerde ve ayrıca hak iddia edenlerden biri ile kendisi veya usul ve füruu arasında davası bulunanlara ait tespitlerde de bilirkişi olarak dinlenemezler.

Bilirkişiliğe mani yukarıdaki haller, kadastro teknisyeni, muhtar ve diğer görevliler ile bunların yerine kaim olanlar hakkında da uygulanır.

Kadastro komisyonu; kadastro müdürü veya yardımcısının başkanlığında, bir kadastro üyesi ve itirazın mahiyetine göre kontrol mühendisinden veya tasarruf kontrol memurundan oluşur. Kontrol mühendisinin bulunmaması halinde yerine fen kontrol memuru katılır.

Bu maddede unvanları belirtilen memurlar bu maksatla açılmış okul veya kurslardan mezun olanlar arasından atanırlar.

Kadastro Ekibinde Görevli Tespit Bilirkişisinin Sorumluluğu: Kadastro Tespit Tutanağını Okumadan İmzalaması

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2017/1112 Karar No: 2019/563 Karar Tarihi: 14.05.2019

Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.09.2013 tarihli ve 2012/804 E., 2013/542 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 17.04.2014 tarihli ve 2014/596 E., 2014/4619 K sayılı kararı ile;

“…Kadastro sonucunda Alabaş Köyü çalışma alanında bulunan 111 ada 44 parsel sayılı 156.813,43 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz mera niteliği ile sınırlandırılmıştır. Davacı … kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazın bir bölümünün sınırlandırmasının iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı … tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı mera niteliği ile sınırlandırılan taşınmazın bir bölümünün sınırlandırmasının iptali ve adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davacının kadastro çalışmalarında tespit bilirkişisi olduğu, tutanak altındaki imzasını da ikrar ettiği, davacının imzasını içeren tutanağın aksine bir durumun söz konusu olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki davacının 30.09.2013 tarihli, tutanak altındaki imzasını ikrar ettiği celse, tutanağı bakmadan imzaladığı yolundaki beyanına mahkemece değer verilmediği gibi kadastro çalışmalarında tespit bilirkişisi olarak çalışılması işin esasına girilmeksizin başlı başına davanın reddi sebebi olamaz. Bu nedenle mahkemenin kabul ve değerlendirmesinde isabet bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, davanın esasına girilerek inceleme yapılması, davacıya tutanak hakkındaki beyanlarının yeniden sorularak bundan sonra toplanacak delillere göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir…”

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak mera olarak sınırlandırılan taşınmazın bir bölümünün sınırlandırılmasının iptali ile davacı adına tescil isteğine ilişkindir.

Davacı vekili; kadastro çalışmaları sırasında müvekkiline ait 111 ada 25 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün hatalı tespit edilerek, bir kısmının çekişme konusu olan 111 ada 44 parsel sayılı taşınmaz içinde Alabaş Köyü Tüzelkişiliği adına tespit ve tescil edildiğini, 44 parsel sayılı taşınmazda müvekkiline ait olan kısmın yüzölçümünün fiili sınırlarla belli olduğunu, davaya konu yerin uzun yıllardır vekil edeni ve mirasbırakanları tarafından ekilip biçilmek suretiyle kullanıldığını ileri sürerek dava konusu 111 ada 44 parsel sayılı taşınmazda müvekkiline ait (Mahkemece yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde ortaya çıkacak olan) kısmının tapu kaydının iptali ile müvekkiline ait 111 ada 25 parsele eklenmesi suretiyle tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiş, 14.02.2013 havale tarihli dilekçesinde dava dilekçesini tekrarla Hazineyi dâhili davalı olarak göstermiştir.

Davalı Alparslan Köyü Tüzelkişiliği savunmada bulunmamış, davaya dâhil edilen Hazine vekili, dava konusu taşınmazın kadim mera olduğunu ve zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece; davaya konu taşınmaza ait kadastro tutanağında; tutanak tanıkları arasında davacının da yer aldığı ve altındaki imzanın 30.09.2013 tarihli celsede davacı asilin beyanından da anlaşıldığı üzere davacıya ait olduğunun sabit olduğu, davacının imzasını içeren kadastro tutanağının aksine bir durumun söz konusu olamayacağı ve mera niteliği ile köy orta malı vasfının davacı tarafça kabul edildiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; tutanak bilirkişisi olan davacının tutanağı okumadan imzaladığı yolundaki savunmasının iyi niyetli bir davranış olmadığı, gerekli dikkat ve özeni göstermeyen davacının eyleminden hukuken sorumlu olduğunu, Yasa düzeninin hakkın kötüye kullanılmasına izin vermeyeceği gerekçeleriyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; çekişme konusu yere ilişkin kadastro tespiti sırasında tespit bilirkişisi olarak görev yapan davacının; tutanağı okumadan imzaladığı yönündeki savunması karşısında tutanak altındaki imzasından sorumlu olup olmadığı, bu yöndeki savunmanın iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.

Dosya içeriğinden; dava konusu 111 ada 44 parsel sayılı 15.6813,43 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın, 20.08.2003 tarihinde yapılan kadastro tespiti sırasında; tapu ve vergi kaydına rastlanmadığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Kayseri Tarım İl Müdürlüğü Mera Komisyonunun 18.08.2003 tarih 4478 sayılı yazılarından anlaşıldığı üzere Mera Komisyonu tarafından mera olarak tahdidinin yapıldığı, gönderilen krokideki sınır ve koordinatlara itibar edilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun 16. maddesi gereğince mera vasfı ile orta malı olarak sınırlandırıldığı, tutanakta davacı …’ün bilirkişi olarak imzasının yer aldığı ve tutanağın itiraz edilmeksizin kesinleşerek taşınmazın 16.01.2004 tarihinde Mera Yaylak ve Kışlak Kütüğüne tescil edildiği anlaşılmaktadır.

Davacının, çekişmeli taşınmazın tespit tutanağında bilirkişi olarak imzası bulunmakta ise de; kadastro tespit tutanaklarının toplu olarak imzalatıldığı ve imzalayan kişilerin içeriklerini kontrol etme imkân ve uzmanlığına sahip olmadığı bilinen bir gerçektir. Yargıtay uygulamasında da, bu nitelikteki uyuşmazlıklarda davacının tesbit tutanağını bilirkişi olarak imza etmiş olmasının kendisini bağlamayacağı yönündeki görüş benimsenmektedir.

Öte yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun 3. maddesinde; kadastro ekibi ve komisyonun kuruluşundan bahsedilmiş olup, 7. fıkrasında, seçilen bilirkişilerin kadastro çalışması sırasında kendisine, eşine, usul ve füruuna, kardeşine, kardeşinin çocuklarına ve eşinin usul ve füruuna ait tespitler ile bunların hak ettiği tespitlerde bilirkişi olarak dinlenemeyecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme karşısında somut uyuşmazlıkta; davacının dava dilekçesinde kendisine ait kısmın fiili sınırlarla belirli olduğu iddiası nazara alındığında, kadastro heyeti tarafından böyle bir ayrıma gidilmeden tespit bilirkişilerin tamamının tüm taşınmazlarda görevlendirildiği ve kadastro tespiti sırasında yerel bilirkişi olarak görev yapacak kişiler belirlenirken gereken özenin gösterilmediği görüldüğünden, davacının mahkeme huzurundaki samimi beyanında da belirttiği üzere tutanakların toplu olarak okunmadan imzalandığının kabulü gereklidir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacının davasına konu ettiği yerin mera olmadığı, zilyetliğe dayalı olarak mülkiyet hakkına sahip olduğu iddiası üzerinde hiç durulmadan, 30.09.2013 tarihli yargılama oturumunda “tutanak altındaki imza bana aittir ancak biz bakmadan imzaladık” yönündeki beyanına değer verilmeden, tutanak altındaki imzanın davacıya ait olduğunun sabit olduğu gerekçe yapılarak, hiçbir araştırma ve inceleme yoluna gidilmeden davanın reddedilmesi isabetli olmamıştır.

O hâlde, Mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararı gereğince, davanın esasına girilerek, toplanacak delillere göre karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Kadastro tespitine itiraz davası, tapu iptali ve tescil davası, önalım davası, kira bedelinin tespiti ve kiracının tahliyesi davaları, ecrimisil davası, kamulaştırma bedelinin tespiti davası ile tenkis davası başta olmak üzere gayrimenkul ve taşınmaz hukuku ile ilgili süreçlerde herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir gayrimenkul avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.

Gayrimenkul hukuku alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; kamulaştırmasız el atma ile ilgili dava sürecinde müvekkillerine avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri gayrimenkul avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.